Pazartesi, Nisan 30, 2007

bbc'den

Hem güldüm hem de güldüm :

"The staunchly secular elite of Turkey believes a president whose wife wears an Islamic headscarf would have Ataturk turning in his grave."

"Türkiye'nin (sadık/sağlam/sabit) laik elitleri, eşi islami başörtü takan bir Cumhurbaşkanı'nın Atatürk'ü mezarında döndüreceğine inanıyor." (herhalde bizim 'kemikleri sızlar' gibi bir laf)

1 Mayıs ve Ordu ve Cumhuriyet

Yarın 1 Mayıs işçi bayramı. Dün Çağlayan meydanında yüzbinler/milyonlar (sayı önemli değil) ile tabir edilen bir topluluk Cumhuriyet ve Demokrasi için miting düzenledi. Herşey iyi hoş ve fakat bu miting de yer alan topluluklardan bazıları (aslında çoğu) orduyu göreve çağıran gruplar. Ordu gelsin el koysun, darbe yapsın, hadlerini bildirsin...

Osman S Borutecene dedi ki...

Kusura bakmayın ama dünkü mitingde "ne şeriat ne darbe" sloganını duymamış olmak için sağır olmak lazım.



Ve fakat 1977 senesinin 1 Mayıs'ını hatırlatmak isterim. O zaman için çok ama çok fazla sayılabilecek bir topluluk Taksim meydanında buluşuyor. Sağ yumruklar havaya kaldırılıyor. Herkes bütünleşip tek parça halini alıyor. Tabi ki aradan sapkın ruhlu, işi olay çıkarmak olan küçük topluluklar sıyrılıyor. Görevlerini yerine getirip etrafı karıştırıyorlar. Polisin de çabuk etkilenmesi sonucu küçük çaplı itişme kakışmalar başlıyor. Haklarını aramaya, sesini duyurmaya gelmiş halk polisten cop (nasıl yazılıyor bilemedim) yedikçe cevap vermeye başlıyor. Kısa sürede itişmeler kavgalara dönüşüyor.

Devamında ne oldu, asıl oldu bilemiyorum. Ama olaylar sonrası fotoğraflar (Cumhuriyet 1977 Almanak) genciyle yaşlısıyla çalışanı ve öğrencisiyle orada bulunan Türk halkının katledildiğini gösteriyor. Kaçmaya çalışırken birbirini ezenlerden panzer ile ezilenlere kadar.

Halen orduyu savunanlar için diyorum ki;
Halk olarak kimin sizin yanınızda kiminse duruma göre yanınızda olduğunu iyi bilmelisiniz. Evet bu oturup düşünülerek bulunacak birşey değil ama ordu gelsin herşey düzelsin mantığından kurtulmak gerekiyor. Ordu ne çözümdür, ne de arkanızı toplayacak temizlikçi.

Sodev'den alıntı :
DİSK
tarafından Taksim Meydanında düzenlenen 1 Mayıs mitingine 500 bine yakın işçi, emekçi katılmıştı. Akşam saat 7'yi biraz geçe, alana giriş sürerken Sular İdaresi binasının üzerinden ve Intercontinental Oteli'nden (şimdiki The Marmara Oteli) kalabalığın üzerine ateş açıldı . Silah sesleri dinmeden polis panzerleri sirenlerini çalarak topluluğun üzerine yürüdü. Birkaç kişi kurşun yarasıyla ya da panzer altında kalarak, ama çoğu çıkan panik sırasında ezilerek 37 kişi hayatını kaybetti, çok sayıda kişi yaralandı. Resmi yetkililer ve medyanın olayı sol gruplar arasındaki çatışmayla ilişkilendirmek çabalarına karşın, yargılama sonucunda bir çatışma olmadığı olayların bir provokasyon sonucu patlak verdiği belirlenmesine karşın sorumlular yakalanamadı. Susurluk kazasından sonra, 1 Mayıs katliamı sorumlularının da yargılanması için bir kampanya yürütüldüyse de bir sonuç alınamadı. 1 Mayıs 1997'de, 20 yıllık hukuki zamanaşımı süresi doldu.

Pazar, Nisan 29, 2007

dimes vs. dimes

Dimes'in yeni reklamları Mehmet Okur'lu. Televizyonda izlediğimiz reklamda M.O kendisine karşı bir sayılık bir basket maçı yapıyor. Başlarken "nesine" diye soruyo kendisine. Kenidiside "herzamankine" diye yanıtlıyor. Birkaç hareketten sonra sayı yapmayı başarıyor ve çift kişilikli M.O tekrar eski haline dönüyor. Kenarda duran banka gidip dimes meyva suyusunu içiyor. Ve nokta. Herşey güzel hoş. Kendi Dimes'im kapmanyasına yakışır.

Şimdi gelelim radyoya. Radyoda öncelikle maç anlatıyormuşcasına heyecanlı olmaya çalışan ama arkada gürültüden eser olmadığı için heyecanın "h" si olmayan bir anlatım var. Mehmet Okur Dimes içiyooooooor. Sonrasında "benim dimesim" isimli felaket bir rap şarkı giriyor. Bu arada ne de ünlüdür şu marka için yazılan rap şarkılar... Benim dimesim hey şeklinde biten şarkıdan sonra arabada seyir eden, ya da kulaklığında dinlerken dolanan radyo dinleyicisi suratına garip bir tokay yemiş gibi (garip = hiç beklemediğiniz ve sevdiğiniz birisi durduk yere tokat atsa önce durur neden böyle birşey yaşadığınızı sorgularsınız) kalakalıyor. Yazık...

Cumartesi, Nisan 21, 2007

daft punk

Şu anda yayında olan 2 reklamda daft punk şarkıları kullanılıyor.
İlki crea. Technologic adlı parça çalıyor. Üzerinde oynanmamış, sadece belli kısımları kesilmiş ve arka arkaya veriliyor.
İkinci reklam first. First reklamında türkiye güzelimiz (adını hatırlayamadım şimdi) şarkılar söyleyip dansediyor. Türkçe sözler ama müzik ve söz düzeni tamamen daft punk ın bir şarkısı olan Technologic. Evet yanlış duymadınız. İndirip iki şarkıyı karşılaştırırsanız farkedeceksiniz...

Cuma, Nisan 20, 2007

yere muz kabuğu atılır !

Şu sıralar rexona nın bir reklamı dönüyor televizyonlarda. Kadın yere muz kabuğu atıyo. Attığı muz kabuğu önüne geri bırakılıyo, o da basıp kayıyo. Derken çantası çalınıyo, kaykaya konuyo falan filan. Sonuçta kadın çantasını almaya çalışırken bir erkeğin kollarında buluyor kendini. Tesadüfe bakın ki ikiside birbirini çok beyeniyor ama tek sorun kadının kokan koltuk altı. Yani neymiş ? Zorlu bir gün geçirebilirsiniz, ordan oraya koşturabilirsiniz ama yere muz kabuğu atmanızda bir sakınca yok rexona kullandığınız sürece... Sonuç güzel olacak nasıl olsa !

Nasıl böyle çevre karşıtı berbat bir reklam olabilir ki ? Ayıpladım hııııı